Müzik Nasıl Ortaya Çıktı?

Müziğin Doğuşu

Müzik dinlemeyi hepimiz çok severiz. Üzüldüğümüzde, sevindiğimizde, canımız sıkıldığında kısacası çoğu zaman müzik dinleriz. Peki hayatımızın pek çok evresinde yer edinen ve ruhumuza huzur veren müzik nasıl ortaya çıktı?
Müzik tüm sanatlar içerisinde en evrensel olan sanattır. Gözle görülmeyen, ritimle meydana getirilen ahenktir. Duygu, düşünce, fikir her şeyi konu edinebilir. Müziğe tarihte ilk kez 19.yy’da ilgi duyulmaya başlanmıştır. Pek çok filozof bu konu hakkında teoriler ortaya koymuştur.

Aslında birbirlerinden bağımsız olan bu teoriler incelendiğinde tek bir noktayı göstermektedir. Yapılan pek çok araştırmaya göre biyolojik teoriler, insanların doğa ve hayvan seslerini taklit etmeleri sonucunda müziğin ortaya çıktığını; lingustik teoriler ise müziğin manzum konuşma yani şiirden ortaya çıktığını savunmuşlardır. İki teorinin birleştiği noktada müzik, çalgılardan önce insan tarafından yapılmıştır; ilk müzik ise insan sesidir. Bunun en büyük kanıtı ilk çağda insanların kendilerini savunmak ve korumak için kullandıkları araçlarla doğanın seslerini taklit etmeye başlamalarıyla bir ses bütünlüğünün ortaya çıktığını fark etmeleri daha sonra pek çok alanda (düğün, dini tören, cenaze vb.) bu işlemi uygulamalarıdır. Kalıntılara göre bilinen en eski müzik yapıtı 3000 yıl önce Hindistan’da yazılmış ‘’Veda İlahileri’’dir. İlkel toplumlarda insanlar müzik yapmak için küçük ve hayvan derilerini kullanarak enstrümanlar yapmışlardır. Böylelikle ritimli çalgılar ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra ilkel çağlarda insanlar kemik ve kamışlara üfleyerek birtakım sesler elde etmişlerdir. Bu da nefesli çalgıların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Araştırmalara göre müziğin kurumsal olarak doğuşu Eski Yunanlara dayanmaktadır. Kalıntılara göre Antik Yunan’da müziğin önemli bir yeri olduğu ve müziğin ‘’İyiliklerin Kaynağı’’ olarak nitelendirildiği ortaya çıkarılmıştır. Çinliler de Yunanlılar gibi müziğin tanrısal bir kavram olduğuna inanmışlar ve bu inanışları müziğin Hristiyanlık dininde büyük bir yere sahip olmasına neden olmuştur. İlk çağ uygarlıkları müzik yapmak için pek çok materyal kullanmışlardır. Mezopotamya’da çeşitli arp, lir, flüt, balag gibi aletleri kullanmışlar. Çinliler ise davul, zil, sistron, bambu flüt, ağız orgu, çan gibi eşyaları kullanarak müzik yapmışlardır. Bütün bunlara baktığımızda müziğin doğuşu çok uzun zaman öncelere dayanmaktadır.

Reklam

Müziğin Meteorolojisi

 İnsan ruhunun üzerine düşmüş kanatları canlandıran, başka âlemlere duyguları hırçınca savuran ve aynı zamanda sesin ve sessizliğin bir ahenk içinde dans edişiyle koca bir armoniyi ayağa kaldıran sanatın adı müziktir. Müzik ruhun aynası olmakla kalmayıp hayatın ritmine tesir eden fena bir ilaçtır. Bu ilaç çekilen sancıları bazen iyileştir bazen ise kapanmak bilmeyen derin yaralara kapı aralar. Her canlıda etki bırakan bu anlamlı titreşimler sözlü ve sözsüz halleri ile hem ilham kaynağıdır hem de intihar basamağı.

 İlhamı klasik müziğin çok sesli dansında yakalamak, onunla birlikte farklı dünyalara keyifli bir yolculuk yapmak mümkündür. Bu müzik türü insan psikolojisine iyi gelen yanlarıyla bilinmekte ve bazı canlı türlerine dinletildiğinde karşılaşılan olumlu etkileriyle zihinlerde yerini almıştır. Bu etki Mozart etkisi olarak tanımlanır. Mozart’ın bestelerine yerleştirdiği duygular; hayatın neşeli, çocuksu, sevgi dolu yanları barındırmaktadır. Gün geçtikçe klasik müziğin meyveleri hemen hemen her canlıyı iyileştirecek güce ulaşmış, müziğin meteorolojisinde güneş açtırmıştır. Diğer yandan ağır müziğin olumsuz etkilerini saptamak adına Prof. Hernández bir deney gerçekleştirmiştir. Hızlı ritimlerden oluşan müzik türlerinden biri olan ağır metalin kaygı üzerindeki etkisi saptanmaya çalışılmış, çalışmaya katılan 137 katılımcıya 47 dakikalık ağır müzik dinletilmiştir. Valderrama katılımcıların, düzensiz bir şekilde hareket edip sürekli pozisyon değiştirerek gergin ve huzursuz olduklarını gözlemlemiştir. Gözlemin sonucunda kaygı seviyesinin artışa geçmekte olduğunu belirtmiştir. Kişiden kişiye değişse de deneyin sonucunda kaygı seviyesindeki artışın insan ruhu üzerine sinen kara bir gölge olduğunu ve belki de intihara yönlendirecek yol olduğunu saptamak mümkündür.

 Müziğin armonisinde dört mevsimin rayihası saklıdır. Notalar güneşin sarı sıcağında, yağmurun hüzün veren damlalarında, yeni filizlenen çiçeğin tomurcuğunda ve yağan karın titreten soğuğunda can bulur. Müziğin çocukları, notalar, kimi zaman bir balerinin pist üzerinde süzülürken yaydığı tebessümde gizlenir, kimi zamansa yenidoğan bir bebeğin huzursuzca annesini bekleyen hırçın çığlıklarına yerleşir. Müzik ruhunu evrende her şekilde görmek mümkündür. Bu ruhun müzik eğitimiyle birleştiğini gördüğümüzde eğitsel niteliklerini görmemek kaçınılmazdır. Çağdaş eğitimin önemli unsurlarından biri de müzik eğitimidir. Antik Çağ’dan günümüze dek eğitimciler, doktorlar ve psikologlar bireyin fiziksel ve zihinsel gelişiminde müziğin etkisi olduğunu yadsımışlardır.  Müzik eğitimi bireye aktarıldığında bireyin devinişsel ve bilişsel davranışlarında olumlu etkiler gözlemlenmiş bilişsel alanda da etkileri araştırmalarla kanıtlanmıştır. 

 Öte yandan başka bir katkısında bireyin kritik düşünme, problem çözme ve eleştirel düşünce gücünde olumlu yansımalar görülmüş ve bu sayede bireyin akademik ve kişisel becerilerinin gelişimi desteklenmiştir. Müziğin bir de çocuklar üzerindeki etkisi malumdur. Çocuklar hayal dünyalarında açan çiçekleri büyütürken koca bir ilham gücü ve hırçın fırça darbeleriyle düşündüklerini resmederler.  Bir armoniyle duydukları her güzel ses onlar üzerinde ki büyük bir enerji kaynağıdır. Müziğin çocuk gelişimi üzerindeki etkileri üzerine birçok bilim insanı akademik çalışmalarıyla göz önüne gelmektedir. Pedagojinin kurucuları arasında görülen insan zihninin gelişmesine değerli katkılarda bulunan Gesell, gelişmenin çeşitli aşamalarını çözümlemeye çalışan Bühler ve günümüzde uygulamalı eğitim incelemeleriyle tanınan Piaget yaptıkları çalışmalarla müziğin bir eğitim yöntemi olarak kullanılmalarını işaret etmişlerdir.

 Sesin en tatlı yanı müziğin meteorolojisiyle birlikte gelir. 4 mevsimin tüm hava olaylarını yaşamak gibi tarifesiz ve benzersizdir. Müzik içinde barındırdığı duygu ve düşünceleri güneşin ışıkları gibi yansıtırken, yayan sıcaklığını tüm canlılar büyük bir etkiyle hisseder. Müziğin gücü, verdiği enerjiyle farklı âlemlere gidilen iyileştirici uzun bir yolu önümüze serer.