
Şermin Yaşar, 10 Mayıs’ta bizlere bir “Kelime Müzesi” açacağını haber verdiğinde çok heyecanlanmıştık. “Kelime Müzesi mi? Harika fikir! Çok heyecanlı! Nasıl yapacak acaba? Bence çok güzel olacak!” gibi şeyler söyledik birbirimize. Evet, hakikaten nasıl olacaktı, nasıl yapacaktı? Türkiye’de daha önce böyle bir müze görmemişti kimse. Ama işin içinde Şermin Yaşar’ın olduğunu bildiğimiz için de pek umutluyduk. Sonucun zaten çok güzel olacağından emindik. Kendisi yolun başındayken şunları söylemişti yaptığı bir paylaşımla: “Bir hayalle yola çıktım. Şuraya evlatlarımızın elinden tutun da getirin, dilimizi sevin, çocuklarımıza da sevdirin, okudukça, gördükçe, gezdikçe şaşırın diye bir müze kurma gayretindeyim.”
Kelime Müzesi taaa haberi duyduğum o ilk günden beri sanki benim müzemmiş gibi hissettirdi bana. Hazırlık sürecinde yapılan paylaşımlarda ipuçları yakalamaya çalıştım. Şermin Yaşar, kah sanayiye gitti kah şantiyeden fotoğraflar paylaştı. Gece gündüz, ekibiyle birlikte çalıştı da çalıştı. Öyle ki bize söylediğine göre müzede Mısırlı sanatçı Abdelnasser İbrahim’den de bir eser olacaktı. Bu işin içinde gerçekten büyük bir emek vardı!
Şermin Yaşar, bir gün Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin bahçesinde çay içerken karşıdaki boş binayı görmüş, gitmiş, gezmiş. Sonra da demiş ki: Ben buraya “Kelime Müzesi” kuracağım. Nasıl olacak o iş? Kafanızın içinde bir fikir vardır hani. O fikri tam da anlatamazsınız ya kimseye. Ama sonucunun güzel olacağından eminsinizdir. Öyle bir şey işte. Sonra o fikri hayata geçirebilmek için harekete geçersiniz. Şermin Yaşar da öyle yapmış. Gitmiş, eskiden zahire ve tiftik ambarı olarak kullanılan bu binayı satın almış. Sonra da bir senelik uzun bir restorasyon süreci başlamış ve tüm bu çalışmaları telif gelirleriyle yapmış. Orada, öyle, sessizce bekleyen binayı şenlendirmiş. Sonrası mâlum…
Yukarıda, benim de sosyal medyadan tanık olduğum süreci kısaca anlatmaya çalıştım. 2021’in aralık ayında başlayan süreç, Şermin Yaşar’ın da hayal ettiği gibi 26 Eylül Dil Bayramı’nda güzel bir açılışla taçlandı ve Kelime Müzesi Ankara’da açıldı. Hakikaten bayram gibi bayramdı. Ben de en başından beri açılmasını merakla beklediğim müzeyi bu hafta gezme fırsatını buldum.
Yanıma iki arkadaşımı da alıyorum. Hadi, diyorum. Sizi bir müzeye götüreceğim. Müze? Kelime Müzesine gideceğiz. Çok beğeneceksiniz, çok! O kadar güzel bir yer ki! Sanki müzeyi ben kurmuşum gibi heyecanlı heyecanlı anlatıyorum. Ankara Kalesi’ne giden o uzun yokuşu yürüdükten… Şey… Tırmandıktan sonra fotoğraflarda gördüğüm o lacivert tenteli kapıyı görüyorum. Gözlerim ışıl ışıl. Ama, diyoruz. Burası ne kadar küçük bir binaymış böyle! Allah Allah. Fotoğraflarda ne kadar da büyük görünüyordu halbuki. Neyse, deyip içeri giriyoruz. Çünkü Ankara’nın sıcağında yokuş çıkmaktan kan ter içinde kalmışız zaten. İçerisi tahmin ettiğimden daha kalabalık. Bir de “Hafta içi nasıl olsa. Rahat rahat gezeriz.” demiştim. Bizden önce kalabalık bir öğrenci grubu gezmiş müzeyi. “Allah Allah!” diyorum. “Bu kadar çocuk nasıl sığmış buraya?” Kapının önündeki paspas sizi “Ne iyi ettiniz de geldiniz.” Diyerek karşılıyor. Dikkat edin bu müze kelimelerden mürekkep! Onlar çıktıktan sonra içeri girip biletlerimizi alıyoruz: Tam: 40 ₺, Öğrenci: 20₺.
Kendime gelip kafamı kaldırdıktan sonra gözlerimdeki ışıltı yeniden parlıyor. Dışarıdan küçücük görünen bu binaya ne kadar çok kelime sığmış öyle! Şaşkınlığım geçtikten sonra ben de karışıyorum kalabalığın arasına. Kızlar çoktan kendilerine birer kelime bulup gezmeye başlamış bile. Şimdi, anlatması en zor kısma geçiyorum. Kelimelerin sergilendiği bir müzeyi nasıl anlatabilirim ki? Evet, bu müzede kelimeler, Türkçemizin söz varlığı sergileniyor. Sergilenmekle de kalmıyor. Müzede kelimeler yaşıyor. Onları uzaktan seyretmekle de kalmıyorsunuz. Görerek, dokunarak ve hatta işiterek kelimelerin yolculuğuna şahit oluyorsunuz. İşitmek demişken şu bilgiyi de vereyim:
Müzeyi gezerken kulağınıza arkadan bir müzik sesi gelecektir. Prof. Dr. Mehmet Efe, kelimelerimizin Orta Asya’dan başlayıp bugüne kadar süren yolculuğunu anlatan “Kelimenin Yolculuğu” adında bir eser hazırlamış. (Dinlemek istersiniz diye: https://open.spotify.com/album/60kx7VDxeV7RdFYaAE54yp?si=f_cm0CSdSB-hDe7g06uzSQ )
Efendim, müzeyi gezerken çok temkinli olmalısınız. Çünkü nereye baksanız bir kelimeyle karşılaşıyorsunuz. Meselâ içeri girer girmez şöyle bir dantel karşılıyor sizi:

Karşınızda benim de çalışmalarını çok beğendiğim Emir Rıfat Işık’ın şu eserini görüyorsunuz: Mutlaka yakından inceleyin ve yanındaki küçük tanıtım yazısını okuyun.

Ellerden dökülen kelimeler de var müzede:

Kelimelere dokunabiliyorsunuz, dedim ya kelimelerle oyunlar da oynayabilirsiniz müzede:

Abdelannser İbrahim’in eserlerine gidip yakından bakın meselâ:

Giriş katı uzun uzun inceleyerek gezdikten sonra alt kata iniyoruz.

Bu müze dışarıdan göründüğü kadar küçük değil. Attığınız her adımda şaşırmaya hazır olun. Merdivenleri inerken şöyle bir kafanızı kaldırıp da bakın meselâ. Hatta çok sıkıştınız, lavaboya mı gideceksiniz? Temkinli olun. Orada da kelimler sizi bulacak.


Alt katta da ziyaretçilerin “Aaa! A aaa! Bak bak, burada ne yazıyor. Gel gel telli duvaklı gelinin nereden geldiğini buldum. Bil bakalım, sence kaşıkla kaşımak arasında ne ilgi var?” sözleriyle karşılaşabilirsiniz. Ve herkesin yüzündeki o tatlı tebessümle…



Şimdi üst kata çıkıyoruz. Dedim ya gerçekten düşündüğünüzden daha çok kelime var burada. Üst kata çıkar çıkmaz da hatta çıkarken de kelimeler çıkıyor yolunuza: Dur, biraz yavaşla düşün, bak, incele, şaşır ve merakın daha da artsın.
Hepsini ben anlatmayayım ama. Yalnızca şu fotoğrafları paylaşayım:





Müzeden yüzümüzde tebessüm, gönlümüzde mutlulukla ayrılıyoruz. Hatta çıkarken acaba bir tur daha mı atsak, diye düşünmeden edemiyoruz. Öyle ki dönüş yolunda çıkarıp cebimdeki bilete baktığımda orada dahi güzel bir yazıyla karşılaşıyorum.
Farkında değiliz belki ama hakikatte hepimiz kelimeleri seviyoruz. Çünkü onlarla doğuyoruz, büyüyoruz ve hatta son nefesimizde de yine kelimeler oluyor. Türkçemiz, dilimiz de bizimle birlikte yaşamış, yaşıyor. Hayat hikâyelerden oluşur. Hikâyeler de kelimelerden… E kelimelerin de hikâyeleri var yahu! O zaman gidin, görün ve hikâyemizi öğrenin lütfen. Öyle her şeyin de fotoğrafını çekmeye kalkışmayın canım! Yoksa çok şey kaçırırsınız.

Teşekkürler Şermin Yaşar.
(Kelime Müzesi, pazartesi günleri hariç diğer günler, saat sabah 10’dan akşam 5’e kadar açık. 1-23 Ekim tarihleri arasında devam eden Kültür ve Turizm Bakanlığı Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamındaki etkinliklerde Kelime Müzesi de yer alıyor ve bu vesileyle de pek çok ziyaretçiyi ağırlıyor. Hem bu etkinliklere katılmak hem de Müzeyi gezmek isterseniz kapıları size her zaman açık.)