Her mevsimin kendine özgü bir kokusu, rengi ve hissettirdikleri var. Genellikle ilkbaharı sevinçle, sonbaharı ise hüzünle karşılarız. Çoğu yazarlar ve şairler de mevsimlerle birlikte ortaya çıkan duygu yanılsamasını dizelerinde işlemişlerdir. Hüzün ve melankoli tüm satırları sarmıştır adeta. Yakın zamanda bizi karşılayacak olan hüzün mevsimine ne kadar hazırız?

Genetik kodlarımızda da iklim ve mevsim geçişlerinin sonuçlarını görmek mümkün. Örneğin Karadeniz insanı ile Akdeniz veya Doğu Anadolu insanını kıyasladığımızda farkı açık bir şekilde görebiliriz. İklimlerin etkisi insan topografyasını da doğrudan etkiler. Sürekli mücadele içinde olan insan, yaşadığı coğrafyanın da etkisiyle karakterini tamamlar.
Dünya hâli bir döngü halindedir. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” felsefesinden hareketle sürekli bir akıntının içerisinde sürüklendiğimizi anlamak zor değildir. Ekolojik sistemin bir gereği olarak değişen mevsimlere adaptasyon süreci yaşarız. Her geçiş bir arayış, her mevsim yeni bir başlangıçtır. Örneğin pazartesi günü de bir başlangıçtır. Tüm önemli konular pazar gecesi alınıp pazartesi günü uygulanacaktır. Pek azımız bunu gerçekleştirir. Peki ya mevsim geçişlerinin insan ruhu üzerinde etkisi?

Çoğumuz ön yaşantılarımızdan hareketle kış mevsimi hakkında çeşitli çağrışımlarda bulunuruz. Kış denince aklımıza çilek kokusunun, kuş cıvıltısının, güneşli parlak günlerin aksine portakal kokusu, acı acı öten karga sesleri, yağmurlu günler ve tipi gelir. Herkes kendini etiketleme yoluna gider bu süre zarfında. “Yok efendim ben kış insanıyım. Ben yaz insanıyım.” Sahi dört mevsimin insanı değil miyiz? Değişen aylara, mevsimlere çabucak alışıveren biz değil miyiz?
Aylar öncesinden yapılan menemenler, ağustos sıcağında kurutulan sebzeler, derin dondurucuda kötü günler için saklanan bakliyatlar, örme yelekler, patikler ve daha nicesi. İnsanoğlu yapısı gereği bir sonraki güne daima hazırdır. Gelecek için yapılan planlar, yastık altı birikimler, ileride lazım olur düşüncesiyle bekletilenler… Hep bir sonraki adıma hazırızdır. Şimdiki durak kış mevsimidir artık!
Uzun ve çetrefilli geçen kış gecelerinde insanı karmaşık düşünceler sarar. Evin en sıcak odasında toplanan ailenin üyeleri sıcak bir çay eşliğinde ortak bir paylaşım alanı yaratır kendine. Sıcak bir ortamda bulunma gayesi taşıyan insan, etrafını saran sıcaklıkla birlikte gevşer ve ilkbaharın özlemiyle yanıp tutuşur.

Bahar gelince bir hareketlilik başlar. Hem toprak anada hem de insan ruhunda. Hüznü bırakmanın vakti gelmiştir artık. Şair; dizelerini çiçeklerle süsler, yaşama sevincinden, umuttan bahseder. Tomurcuklanan fidanlar, yeşeriven ağaçlar yeni bir dönemin başladığını hissettirir bizlere.
Daha nice baharlarda buluşmak ümidi ve dileğiyle…