Misafir

Pamuk ellerinde güller yetiştiren, gözlerine renkli tohumlar eken ve kalbinde küçük bebeler yetiştiren bir melek ansızın omzumda beliriyor. Tek bir kara bulut sırılsıklam etmişken beni, dizlerim yaralanmışken çocukluğumun arka bahçesinde o gelip usulca omzuma dokunuyor.

Eski köy evimizin alçısı dökülmüş yeşil duvarına yaslı, emekliliği gelmiş bir divana oturtturuyor beni. Gözlerim buğulu bir şekilde onun elinde tuttuğu merhemin kokusunu içime çekiyorum. Naneli bir kokuyu ciğerlerime dolduruyor sanki bu merhem. Canı naneli şeker çekiyor içimdeki çocuğun. Merhemi yavaş ve ağır adımlarla parçalanmış diz kapaklarıma koca bir merhametle sürerken iyileşmesi için de Allah’a açtığı o pamuk elleriyle dua ediyor, şifa bekliyor. Aramızda ne bir konuşma geçiyor ne de konuşmak için sözlere dökülen bir eylem. O gözleriyle dokunuyor yüreğime, bense onun gözlerini gönlümün en güzel yerinde misafir ediyorum. Gözler sessiz ama bir o kadar da derin bir muhabbet içerisindeyken o billur sesi kulaklarımda çınlıyor. Ninni mırıldanmaya başlıyor aniden. Sesi kadifemsi bir tınıyla dünyadaki tüm çocukları uyutacak kadar narin ve dingin.

Dünyanın tüm çocuklarıyla birlikte ben de uykuya dalıyorum onun dizinin dibinde. Rüya görmeye başlıyorum uykuya dalar dalmaz. Vitrine asılan minik dikdörtgen vesikalık fotoğraflar birden konuşmaya başlıyor benimle. Her ses farklı bir renkle, kimlikle, neşeyle bana samimiyet içinde gülümsüyor. Tüm yüzler tanıdık ve mazinin birer armağanı. Annem, babam, teyzem, halam, dedem, ninem ve o eski köy evinde yaşadığım tüm güzel anılar göz kırparken bana ben gözlerimi açıyorum sabahın sarı sıcak aydınlığına.

Rüyamın tatlı ninnisiyle uyanırken hemen onu arıyor göz bebeklerim. Dizinin dibindeyken tüm gece, nereye kaybolmuş olabilir ki birdenbire?  Pamuk elleri, gülen yüreği, dingin sesi… Evin tüm odalarını büyük bir korku ve heyecanla kolaçan ediyorum. Sesleniyorum, bağırıyorum, ismini sayıklıyorum ama hiçbir ses duyamıyorum.

İçimdeki ufaklığın gülüşü beni kendime getiriyor…

‘’Rüyanın içinde bir rüyadasın. Uyan ve aç gözlerini şu yolculuğun kırklı hülyasına. O gitti… Ama seni görmek için o pamuk ellerine ektiği tohumları büyütüp yine gelecek. Bu sefer o tohumlar fidan olacak gönül bahçende. İşte o zaman birlikte sulayabileceksiniz vitrinde açmış rengarenk çiçeklerinizi. Yaşın tam otuz yedi. Bugün doğum günün sevgili genç kadın. Tüm sevdiklerin bu gece seninleydi. Teşekkür edip ellerini açmak için semaya o seni bekliyor, sen neyi bekliyorsun…’’

Ufaklığın sesi çınlarken kulağımda, tüm rüyalar buhar olup uçuşuyor bulutlara. Doğum günümmüş bugün, tamamen çıkmış aklımdan. Beni ziyarete gelmiş narin anneannem. Başımı okşamış, ninniler söylemiş ve dizinde uyutup yine musalla taşının memleketine uğurlanmış bir önceki geceden. Bir tevafuk, bir tevekkül ve sonsuz şükür… Şükrederken secdede, tüm sevdiklerimi anımsıyor, minnet ve sevgiyle bana miras kalan vesikalıkların gök kubbesine selam ediyorum.

Anneannemin ölüm yıldönümü hatırına…
Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s