Sanatın Evrenselliği

Sanat kelimesi çok geniş bir aralığı kapsar. En genel anlamıyla yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi diyebiliriz. Örneğin; resim, müzik, edebiyat, heykel, kukla… Bunlar sanatın farklı kollara ayrılmış halleridir.
Sanat ile insanlar hayal güçlerini ortaya çıkartırlar. Resim çizerek kendilerini renklerle ifade ederken edebiyatla insan, içindeki duyguları ve yaşadığı olayları harflerle, kelimelerle kâğıda döker. Müzik ile uğraşan insan ise ruhunu notalara dökerek diğer insanların hislerine dokunur. Bir insan sanat ile dünyayı değiştirebilir. Örneğin ebru sanatı ile uğraşan insan suyun içerisine boyaları akıtır onlara şekil verir daha sonra bu şeklin üstüne kâğıdı koyar ve belli bir süre bu kâğıdı kuruttuktan sonra ortaya sanat eserini çıkartır. Bir başka sanat ise kukla sanatıdır. Kuklaları canlandırıp onlara hayat vermek izleyicileri büyüler ve onları mutlu eder.
Sanatın tam olarak ne zaman başladığına dair birçok görüş ortaya atılmaktadır. Çok eski uygarlıklardan kalan mağaralar incelendiğinde duvarlara çizilmiş olan hayvan ve insan figürleri sanatın çok da yeni bir kavram olmadığını bizlere gösteriyor.
Her insan içinde bir sanatçı barındırır ve bu sanatçının ortaya çıkması sadece hayal gücümüzün, duygularımızın, özgün düşüncelerimizin tırtıl gibi kozadan çıkıp güzel bir kelebeğe dönüşüp kanatlanmasına bağlıdır.
Sanat Her Şeydir!

Sanat nasıl başladı biliyor musun? Sanat bence insanın içinde olan duyguları ve düşünceleri dışarı aktarması ile başlar.
Sanat insanın içindekileri olduğu gibi karşısındaki insana veya topluluğa sunmasıdır. Peki, bu sanat eserleri nelerdir? Bunlar; resim müzik, heykel ve daha sayamayacağımız kadar çok uğraştır. Sanat denilen olguyu kimi insanlar hobi olarak yaparken kimi insanlar ise büyük bir aşkla yaparlar. Bir heykeltıraş için heykel yapmak, bir ressam için bir tablo yapmak, bir müzisyen için şarkı söylemek hayattaki en büyük varoluş sebebidir. Sanat dallarından biri olan resim dalında üne kavuşmuş ‘’Mona Lisa’’ tablosu örnek gösterilebilir. Bir diğer sanat dalı olan kuklada ise sanatçı hazırlamış olduğu kuklayı çeşitli bölgelerine bağladığı ipler yardımıyla hareket ettirerek ve arka planda ses taklidiyle bir oyun meydana getirir. Bu türün kültürümüzdeki en büyük örneği ise Hacivat ve Karagöz oyunudur.
Tüm bunlardan anlayacağımız sanat her yerdedir ve sanat her şeydir!
Kastamonu ve Sanat

Kültürün en önemli öğelerinden biri sanattır. Yaşadığım yer olan Kastamonu ile ilgili çok fazla sanat dalı vardır. Bunlardan bazıları kilim dokumacılığı, ağaç işlemeciliği ve halk oyunlarıdır.

Kilim dokumacılığı Kastamonu’nun simgelerinden biridir. Bu sanatın hikâyesi hayaldir. Bunun anlamı ise kilim dokuyan kişi o an ne hayal ederse onu kilimine dokur ve ortaya bir sanat eseri çıkartır. Bu kilimleri Kastamonu’nun pek çok yerinde görebilirsiniz. Örneğin hanlarda, konaklarda ve çok eski otellerde bu halılar bulunmaktadır. Bahsedeceğimiz diğer sanat dalı ise ağaç oymacılığıdır. Bu tür Kastamonu’nun en önemli kültür sanat öğelerinden biridir. Eski gelin sandıkları, köy evlerinde sıklıkla rastlayacağınız sedirler bu sanat dalı ile oluşturulmuştur. Son olarak bahsedeceğimiz sanat dalımız halk oyunlarıdır. Kastamonu yöresine ait olan ve erkeklerin oynadığı oyunların isimleri Sepetçioğlu, Taşköprü Zeybeği, Saray Çeşmesi, Beyler Bahçesi ve son olarak Topal Zeybeği’dir. Kadınların oynadığı halk oyunları ise Çatalzeytin Kızları, Kadın Oyunu, Sarı Yazma olarak sıralayabiliriz. En ünlü ve yöresel halk oyunu ise Tiridine Bandım’dır. Bu kadar ünlü olmasının sebebi ise kadın ve erkekler karışık olarak oynamasıdır.
Kastamonu yöresi bölgesel olarak çok farklı ve güzel, kendine özgü sanat dalları bulunan kültürel bir şehirdir.
Not: Yazıların tamamı Kastamonu Merkez Ortaokulu 6/G sınıfı öğrencilerine aittir.
Türkçe Öğretmeni Mustafa Temirci ve stajyer öğretmenler Cemre İmir, Veysi Baylan ve Hasan Tayfun Seki danışmanlığında yazma etkinliği kapsamında oluşturulmuştur.