Gel, İncik!
10.11.20’
“Gel, İncik!” diye seslendi kara kafalı kadın.
Çocuklar bile çiçekleri koparıyorsa
gelincikler neden bu kadar nahiftiler ki?
Kelimeler de sarılır mı insanın aciz bütünlüğüne?
Sarar mı güçlü kollarıyla güçsüz bedenimi?
Avurtları çökmüş yanaklarımdan yaşlarımı silip
Boynumdan öper mi beni kelimeler?
Şavkın parlak buğusunda saklı bir kedi vardı sanki
Bağıra bağıra göz kapaklarıma gelmişti
Ve ağırlığını kirpiklerime konduruvermişti
O pazartesi sabahı.
Karanlıktan gözlerimi kör eden deli bir
Pazartesi sabahı.
Ben deliremediğim için delirmişken o ardına bakmayan
Bir oyuncak gibi çocukken özenle kurduğum beşikte sallanıyordu.
Gece doğurmuştu da yavrularını bana bırakıp gitmişti.
Gecenin kaç evladı vardı ki o gece?
Koyuluk lügatlarda yar edinememiş de kendine,
Gelmiş benim kucağımda susmuştu
O pazartesi sabahı.
Lakin beni asıl deli eden
Hayallerimi karşımda görünce gerçekleşmemiş miydi?
Yoksa beni asıl üzen onların gerçekleşmemesi miydi?
İçimdeki o kuvvetli hakikatin hayallerde barındığını bildiğim halde
Belki de hep vurdumduymaz davrandırıldım!
Ya da davrandım…
Lakin bilirdim
Yolumun sonu hep O’na varacaktı.
Biz vazgeçmedikçe!
Biz vazgeçmedikçe…
‘Mutsuz ölmek istemiyorum!’ diye güçlü bir nefes üflediler, bütün hayaller…
Omzumun üstüne beyaz, nahif ama ağır bir kuş tüyü konuvermişti.
Ben de mutsuz ölenlere ihanet ediyor
Hissine kapılıp
Ağladım bütün sabah.
Hepsinden tek tek özür dileyip etek uçlarında diz çökmek istedim.
Onlar da benim gibi mutsuz ölenler için mi ağlamışlardı yoksa?
Sahi, gelinciklerin gözyaşları yağmurlar yağınca görünmez miydi?
Bi’çare…
Yalvardım ölenleri öldüren bütün ölümsüzlere yuva sinsilikler deposunda
‘Ölenleri niçin duyamadık?’ diye.
Sonra önümdeki kitap ses etti: “Ben buradayım ya!” diye
Elinden öpüp alnıma koydum şiirleri
Kocaman bir saygım vardı o’nlara.
Ve olacaktı da
Kocaman, bütün çocuklar için en büyük demek değil midir ki?
Belki de değildir, çocukluğuma sormalıyım belki.
Bütün gelincikler aslında kuşlara meftundurlar
Saçları kahverengi toprağa her değdiğinde
Kan akar acı acı gözlerinden ve onlar o anda
Ne yapsalar fazla gibi gelir
Ve ne yapmadıysalar eksik kalır her şey.
Gelincikleri çocuklar da koparır
Düşer saçları tel tel
Kırmızı kırmızı
O halde niçin susar bütün ‘insanlık’?
“Açmak için yağmuru mu beklersiniz?” dedim solmuş çiçek ezgisine.
“Çiçeğim ben, solarım da açarım da” dedi.
Sahi, solduktan sonra açmak değil miydi elzem olan?
“Evet!” dedi çiçek,
Sahi, gelinciklerin gözyaşları yağmurlar yağınca görünmez miydi?
…