Bir Polisiye Romanı: Esrâr-ı Cinâyât (Ahmet Mithat Efendi)

Ahmet Mithat Efendi, Tanzimat Dönemi’nin en başarılı ve en popüler sanatçılarından biridir. Aynı zamanda gazeteci kimliği ile de tanınır (Dönemin gazetelerinden biri olan Tercümân-ı Hakîkat, Ahmet Mithat Efendi tarafından çıkarılmıştır). Hayatına sığdırdığı yüzden fazla eseriyle “Yazı Makinesi” olarak da bilinir.

Onun en büyük arzusu kitap okuyan bir toplum yaratmaktı. İnsanları eğitme çabalarından dolayı da “Hace-i Evvel (İlk Öğretmen)” olarak anıldı. Daha çok hikâye ve roman türünde eserler verdi.

Eserlerinde “kıssadan hisse” amacı görülür. Hikâye ve romanları teknik açıdan kusurludur. Yer yer olayları keser ve okuyucuya seslenir. Bunun en güzel örneklerinden biri, onun meşhur eserlerinden olan Felâtun Bey ve Rakım Efendi romanıdır. Doğu kültürüyle yetişmiş Rakım ve alafranga Felatun arasında taraf tutar ve okuyucuya sorular sorar.

Ahmet Mithat, yazdığı hikâyelerle de Türk edebiyatına hikâye türünün yerleşmesinde katkıda bulunmuştur. Nitekim o dönem yazmış olduğu “Letaif-i Rivâyat (Söylenegelen Güzel Öyküler)” edebiyatımızın ilk hikâye örnekleri (koleksiyonu) sayılır. Ayrıca Türk edebiyatının ilk polisiye kitabı ve romanı olan Esrâr-ı Cinâyât (Cinayetlerin Sırları), onun kaleminden çıkmıştır.

Esrâr-ı Cinâyât Hakkında

Edebiyatımızın ilk polisiye kitabı olma özelliğini taşıyan Esrâr-ı Cinâyât, önce Tercümân-ı Hakîkat gazetesinde tefrika edildi. Ardından bir kitap halinde basıldı.

“Bir genç kızın cesedinin bulunmasıyla başlayan roman, intihar süsü verilerek öldürülmüş ikinci bir kişinin bulunmasıyla sürükleyici şekilde devam ederken, polis şefi Osman Sabri ile Muharrir Efendi’nin (Gazeteci) işbirliği ve dikkatli takipleri sonucu bambaşka bir hale bürünür. Dönemin adalet sistemini, yargılama usullerini rüşvet ve kayırmacılığı gözler önüne sererek eleştiren roman, yazarın usta işi üslubunu da yansıtarak şaşırtıcı bir sonla biter.” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Esrâr-ı Cinâyât Arka Kapak Tanıtım Yazısı, I. Basım, 2020

Kısa Özet

Bir gazete, İstanbul’da Öreke Taşı denilen bir kayalıkta bir kadın ve iki gencin cesedinin bulunduğunu yazmaktadır. Bu soruşturma da romanın başkahramanı olan Komiser Osman Sabri Efendi’ye ve polis memuru Necmi’ye verilir. Osman Sabri, soruşturmasına devam ederken bir intihar vakası gerçekleşir. Fakat incelemeler sonucu Halil Suri’nin intihar etmediği ve bir cinayete kurban gittiği anlaşılır. Osman Sabri, bu iki cinayet arasında bir bağlantı olduğunu düşünür.

Bu sırada cinayetler hakkında bilgi toplamaya çalışan Muharrir Efendi ile Osman Sabri arasında bir dostluk başlar. Muharrir Efendi, bu soruşturmada Osman Sabri’nin en büyük yardımcılarından biri olur.

Araştırmalar sonucu Osman Sabri, Hediye adında zengin bir kadından şüphelenmeye başlar. Hediye Hanım’ın sorgulanmaya başlamasıyla işin içine Beyoğlu Mutasarrıfı Mecdettin Paşa’da girer. Hediye Hanım’ın vermiş olduğu Kalpazan Mustafa ismiyle beraber soruşturma farklı bir boyuta ulaşır. Polislerin araştırması sonucu Kalpazan Mustafa’nın yurt dışında olduğu öğrenilir. Yurt dışından Muharrir Efendi’nin gazetesine gönderilen mektuplarla olay çözülmeye başlar.

Roman Hakkındaki Yorumum

Yazıldığı dönemin şartları düşünüldüğünde beklentinin üstünde bir kitap. Ahmet Mithat’ın kurguladığı Osman Sabri Efendi karakterini cinayetleri çözümleme stiliyle başarılı buldum. Polisiye sevenler için bu kitap onlarda bir Sherlock Holmes havası yaratabilir. 🙂

Ahmet Mithat, edebiyatımızın önemli sanatçılarından biri. Her bir eseri üstünde konuşulmaya değer. Ama ben Esrâr-ı Cinâyat’ı özellikle tavsiye ediyorum. Okuyuculara iyi okumalar dilerim…

Senin sakal dediğin keçide de vardır. Bıyık dediğin kedide de bulunur. İnsanda ise ben yürek isterim, yürek!

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s