İskender Pala – “Gözgü”

Sevgili Okuyucu,

Gözgü’den kalbine iki renk girsin istedim; sevgiyi ve sevgiliyi nakışlayan; ve iki de ahenk, daha sevgiliyi ve en sevgiliyi alkışlayan… Sevinçler ve hüzünler hep bir gözgü (ayna) den yansır yüreklerimize ve herkes bu dört gözgüden birinde mutlaka kendini bulabilir, eğer arayan gözlerle bakarsa…

İskender Pala’nın “Gözgü” adlı kitabı deneme türündendir. Sevginin yansımasını, sevgi dilini, gerçek sevginin beşeri ve manevi boyutunu örnek hikayelerle, tarihten alıntılarla, beyitlerle ve şiirlerle okurla paylaşmıştır. Kitap dört bölümden oluşmaktadır: Sevgi, sevgili, daha sevgili, en sevgili. Bölümlerde çoğunlukla manevi aşktan ve sevgiden, gerçek sevgiden, sevilmeden sevebilme fedakarlığından bahsedilmiştir.

İnsanlığı ortak paydada birleştiren şey şüphesiz sevgidir. Peki sevgi karşılıklı olan mıdır? İnsan sevildiği zaman mı sever? Sevmek bize öğretilen midir yoksa içimizde olan mıdır? Yüreklere dokunan satırlar, cevabını aradığımız sorular okuru uhrevi bir yolculuğa çıkarıyor, kalp gözüyle insana bakmayı öğretiyor. “Gözgü” ayna demektir, sevgili okuyucu. İçimizdeki güzellikler, duygularımız, gerçek ruhumuz aynadan yüzümüze yansır. Aynadan gördüğümüz çehre benliğimizin yansımasıdır.

1. Bölüm: Sevgi

İlk bölüme sevgi kelimesinin anlamları okura sunulmuştur. İbnü’l- kayyum el- Cevziyye’nin Ravzatu’l- Muhibbin ve Nüzhetü’l Müştakin’inde sevgi karşılığı olarak muhabbet kelimesinin hangi kökten geldiği incelenip her köke göre değişik anlamların verildiğini bilinmektedir. Şöyle sıralamak mümkündür:

Habebe (parladı) kökünden muhabbet, “temelinde saflık ve berraklık bulunan şey.”

Habab (şiddetli yağmur sonucu su yüzünde oluşan kabarcık) kelimesinden, “kalbin sevgiyle karşılaştığı anda kendinden geçerek kabarması ve taşması.”

Hub (geniş kap) kelimesinden, “Sevenin kalp denen kabında sevgiliden başkasının olmaması, sevgi yükünü bu kabın taşıması.”

Habbetü’l- kalb (kalbin merkezi ve meyvesi) tamlamasından, “Sevginin kalbin en merkezi noktasına yerleşmesi.”

Sevginin tanımları içerisinde “hibe etmek, adamak” anlamına gelen “Hibb” kelimesi sevgi kelimesinin asıl anlamını yansıtır. Seven bütün varlığını sevgiliye hibe etmeye hazır olursa, gerçek sevgi ortaya çıkar. Tabii bu sevgi tasavvufi boyutta olandır. Sevgili dışındaki tüm varlıkların sevenin kalbinden silinmesidir. Tasavvufi olarak masivayı (Allah’tan başka her şey) terk yani.

2.Bölüm: Sevgili

Sevenin her hücresi için sevgilinin kuralları geçerlidir. Dilediğini onun için diler, yaptığını onun için yapar. Ona gönlünü, ömrünü adar. Sevgilinin diyarı uzak olsa da onu kalbinin derinliğinde hisseder, sevgili için yanıp tutuşur, tasavvufi bir tutkuyla bağlanır. Araya engel girdikçe sevgi güçlenir ve görünmez bağlarla gönle yerleşir. Sevgiliye bağlandığında, kalbini ona açtığında onun varlığını gözle görmene gerek yoktur. Sevgiliyi kalbinde yaşatır, ona görmeden adanırsın. Kalp gözü hem sevenin hem de sevilenin sahip olduğu gözdür unutma! Burada mühim olan sevginin derecesi, ne kadar bağlı olduğun, sevme sınırın, dahası maneviyata bağlanma derecen…

3.Bölüm: Daha Sevgili

İskender Pala bu bölüm için Yahya Kemal’den satırlar konduruyor gönlümüze.

Ey aşk zehri! Bütün tatlardan daha lezzetli bir iksirsin sen.

Öyle ki senin derdinden bir defacık  zevk alan her ruh, derman aramaktan vazgeçer.

Sevginin derecesi aşka dönüşmüştür. Maneviyata teslim olma zamanı çoktan gelmiştir. Kalp gözün açılır, hislerin kuvvetlenir ve karşılık beklemeden seversin. Çünkü bilirsin ki gerçek sevgi senin içindedir, seninle beraberdir. Derdine derman aramazsın, aşk zehrinden içmişsindir bir kere.

4.Bölüm: En Sevgili

Gel Ey, Güllerin Efendisi

Gel ey, bitir bitmeyen hasretini içimizde!

Gel ey, onsuz mutluluk bulamadığımız!…

Gel ey, kendisine layık olamadığımız…

Gel benim Efendim, bir kez olsun dokun yüreğime, yüreğime dokun bir kez olsun…

Yüreğim kanıyor Efendim, kanıyor yüreğim!…

Sevgi ve aşk hasrete dönüşmüştür artık. Efendi’ye beyitlerle yalvarma, tasavvufi boyutta yakarma hakimdir. Hasret çekmek nece zordur. Efendi’nin gelmesi umutsuzluğu, mutsuzluğu yıkacak kalplerimize güneş gibi doğacaktır. Efendi gelirse üzerine sepet sepet güller dökülecek ve baharlar onun ayağına serilecektir. Bir kez olsun gel ya Efendi! Bizleri gül kokundan mahrum etme. Gönlümüz senle birdir, senin hasretinle yanar bedenlerimiz. Gel ey, ateş-i aşkına yanmak için aşıkları birbiriyle yarışan!… Gel ey, sevgili, en sevgili, güllerin efendisi…

Reklam

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s