Selçuk Şirin’in, günümüz koşullarını dikkate alarak yazdığı bu kitap, her anne-baba için kesinlikle vazgeçilmez bir başucu kitabıdır. Yenidoğandan, erken çocukluk dönemine; okul döneminden, ergenlik dönemine kadar çocukların gelişimini içeren kitap, ebeveynler için yol gösterici niteliğe sahiptir.
Fiziksel, ruhsal(duygusal), ve zihinsel olarak çocukların gelişim sürecinde neler yapılmalı, nasıl bir yol izlenmeli açık bir dille anlatılmıştır. Fiziksel gelişim sürecinde genetik faktörlerle birlikte, çevresel faktörlerinde birçok etkisi vardır. Bu sadece fiziksel gelişim için değil, ruhsal ve zihinsel gelişim için de geçerli bir durumdur. Zaten bu üç gelişim sürecini birbirinden ayırmak imkansızdır. Urie Bronfennbrenner’in “Ekolojik Gelişim Modeli” bu durumu açıklayan en iyi modellerden bir tanesidir. Bronfennbrenner, çocuğun gelişiminde etkili olan faktörleri açıklamış ve birbiriyle olan etkileşimini ortaya koymuştur. Peki size göre zeka ve yetenek doğuştan mıdır yoksa sonradan mı kazanılır? Bu soruyu Şirin, oldukça net bir şekilde açığa çıkarır. Zeka ve yeteneğin sonradan kazanıldığına inananlar yolun başında kaybedenler olmuştur. Çünkü zeka ve yetenek sonradan geliştirilebilir, sadece biraz zaman ve emek gerektirir. Dweck’in Tedx’te “Gelişebileceğinize İnanmanın Gücü” konuşması bu konuyu çok güzel özetlemiştir. Çocuklarımız yetişirken onların mizacını iyi tanımalı ve ebeveyn olarak hareketlerimizi çocuğa göre esnetebilmemiz gereklidir. Duygusal gelişimi için onunla güvenli bir bağ kurmalı ve çocuklarımız için mükemmel değil yeterince iyi ebeveynler olmalıyız. Aynı zamanda gelişimlerini olumlu yönde etkilemek için evde düzenli bir rutin oluşturulmasına özen göstermeliyiz. Çocuktan çocuğa, zamana, ekonomik düzeye göre değişen çocuk yetiştirme tarzlarından en uygunu ise demokratik ebeveynlik tercih edilmelidir.
Okulöncesi dönemde zekayı üç yolla artırabiliriz. Bunlardan ilki diyettir. İkincisi anne karnından itibaren çocukla etkin diyalog kurulmalıdır. Ve belki de en önemlisi onun gelişimi için okulöncesi eğitimdir. Bilindiği gibi çocukların beyin gelişimi ilk üç yılı daha büyük orana sahip olmakla bilikte altı yaşına kadar neredeyse tamamlanmaktadır. Bu nedenle okulöncesi eğitim bir çocuğun gelişimi ve ilerdeki yaşamı için vazgeçilmezdir. Erken çocuklukta kelime hazinesini geliştirmek için yaşına göre ve yaşına uygun belli bir süre kitaplar okunmalıdır. Kitap okuma etkin diyaloglar şeklinde olmalı ve bu sayede çocukla anne arasında duygusal bağ kuvvetlendirilmelidir. Teknolojini bu kadar hayatımızda olması doğal olarak çocukları da etkiler. Çocuklara ekranı kısıtlamak kesinlikle çözüm değildir. Yine yaşına göre belli bir süre ekran karşısında zaman geçirmesine izin verilmelidir.
Selçuk Şirin, OECD tarafından yapılan PISA testlerinde Türkiye’nin maalesef kötü sonuçları doğrultusunda bir eğitim reformu tasarlamıştır. Bu reforma göre, okulöncesi eğitim kurumları her mahallede kurulmalıdır. Çünkü beyin gelişiminin en hızlı olduğu bu dönemde, çocukların etkileşim halinde olması gerekir. Öğretmenlere, yüksek kaliteli hizmet içi eğitim şartı koyulması gerekir. Okullarla ilgili hususları sadece merkez değil, okul yöneticileri de karar vermelidir. Bu konuda esneklik sağlanmalıdır. Dezavantajlı öğrencilere, küçük sınıflar ve kaliteli öğretmenler verilerek, bu çocukların seviyelerini diğer çocuklarla eşitlemek önemlidir. ABD’deki STEM reform girişimini yapmalıyız ki, gelişen teknolojik hayata ayak uydurabilelim. Ve belki de en önemli değişim sınav yöntemi ile içeriğin değişmesiyle olacaktır. Okul dışında ise gelişen teknoloji döneminde ebeveynlere düşen büyük görevler vardır. Bunların başında çocuğa kodlama öğretilmesidir. Kodlama yapan bir çocuk akranlarından her zaman öndedir. Çocukların verimli bir eğitim süreci geçirmesinin ardından araya yaz tatilleri girer. Fakat ebeveynler yaz tatillerinde öğrenme kaybını engellemesi gerekir. Öğrenme setleri, yaz kampları, spor-sanat etkinlikleri, geziler ve kaliteli, eğlenceli oyunlar oynayarak yaz tatilleri kayıp olarak değil, kazanç olarak çocuklara dönmelidir.
Ergenlik döneminde de anne-babalara büyük görevler düşer. Artık bu dönemde çocuğun düşünceleri şekillenir. Gelecekte hangi konumda olmak istediklerine dair karalar alırlar. Bu değişim sürecinde çocukların mutluluğu için ebeveynler onlarla yakın ilişkiyi kesmemelidir. Ancak yakından diyaloglar kurarak çocuktaki bu değişimleri fark edebiliriz. Bu dönem çocuğun karalarını aldığı en kritik dönemdir. Gelecekteki hayatını şekillendirirken öncelikle işe hayal kurarak başlamalı sonrasında kendi seviyesini, sorular sorarak tespit etmelidir. Ardından sürekli olarak pratikler yaparak hayallerine adım adım ilerleyecektir. Tabii ki bu ilerleme emek ve çaba gerektirir. Üniversite tercihlerinde de çocuğun hayali, isteği neyse ona öncelik tanınmalıdır. Çocuğa baskı kurmayan ve karalarına saygı duyan ebeveynler desteklerini bu şekilde göstermelidir.
Toplumsal, siyasal, ekonomik bağlam da çocuk yetiştirmede aile kadar etkilidir. Ülkemize gelen yabancı uyruklu öğrenciler, mülteci öğrenciler ve kendi ülkemizde yoksulluktan dolayı yeterli eğitimi alamayan milyonlarca çocuk var. Maalesef bu durum hem toplumu hem de ekonomiyi etkilemekte. Sonuç olarak da kendi çocuklarımızın var olduğu ülkemizde, diğer çocukların eğitimine de önem vererek ortamı iyileştirmek gereklidir. Çünkü her kesim birbiriyle etkileşim halindedir. Gerekli imkanlar sağlanıp, eğitim verilmeli ki ilerlemede geride kalmayalım.
“Umut, çocukların kuracağı dünyada. Yetişin Çocuklar!”